Eyvah! Herkes Evde
Bugünlerde çocuğumuz evde kalmak zorundayız. Siz, eşiniz çocuklarınız belki de hiç olmadığınız kadar birlikte vakit geçiriyorsunuz. Belki de evde harika vakit geçirip birbirinizle sorunsuz iletişim ve etkileşim içindesiniz. Buraya kadar sorun yok. Ancak uzun saatler evde ailesiyle vakit geçirmeye alışkın olmayan, yeni düzene alışamayanların sayısı da az değil.
Bu süreçte aile içi tartışmaların hatta şiddet vakalarının arttığı da bir gerçek. Aile bireyleri
arasındaki iletişim sorunları tartışmaların başlıca nedenlerinden biri aslında.
Gelin şimdi evde kaldığımız günlerde aile bireyleriyle nasıl sağlıklı iletişim kurabiliriz onu inceleyelim.
Sağlıklı iletişimin ilk ve belki de en önemli basamağı, kişinin hem kendine hem de
karşısındakine saygı duymasıdır. Saygı, karşısındaki kişinin ayrı bir birey olarak düşünce, duygu ve eylemlerinde özgür olduğunu kabul etmek ve bunu iletmektir. Kendine ve karşıdakine değer vermek, önemsemek, ilgi göstermek ve bunları yaparken içten olmaktır.
Örneğin eşiniz yaptığınız yemeğin tuzunu fazla bulduğunda savunmaya geçmeden ya da eşinizi ‘Sen ne anlarsın!’ diye suçlamadan önce ‘evet yemek sana tuzlu gelmiş olabilir benim için iyi ’ gibi bir cümle kurarak onun düşüncesine saygı gösterdiğimizi ona iletebiliriz.
Karşımızdaki kişiye empati ile yaklaşmak çoğu zaman tartışmanın alevini düşürür. Empati, karşı tarafın gözünden olaylara bakabilme, onun düşünce ve duygularını anlamaya çalışma ve anladığını karşı tarafa iletme olarak tanımlanabilir. Çocuğunuz evin altını üstüne getirdiğinde onun penceresinden bakarak evde çok sıkılmış olabileceğini ya da eskiden okulda attığı enerjisini atacak başka yer aradığını düşünmek ve bu konuyu çocuğunuzla
konuşmak, empatik bir davranış olur.
Çoğumuzun zorlandığı bir diğer konu da etkin dinleme. Karşımızdaki konuşurken çoğu zaman kendi vereceğimiz cevabı düşünüyor ya da başka bir şeyle meşgul olarak dinliyormuş gibi yapıyoruz. Oysa sadece dinlendiğini hissetmek bile insanda rahatlama sağlar ve sözlerine dolayısıyla kendisine değer verildiğini hisseder.
Önemli noktalardan biri de imalardan kaçınmaktır. Somut konuşmak belirsizliği ve gerginliğiazaltır. Örneğin ailenize “elalem ne güzel vakit geçiriyor bir de bize bak” demek yerine “sizinle eğlenceli vakit geçirmek istiyorum … yapmaya ne dersiniz?” demek daha açık ve gerginlik yaratmayacak bir dil olur.
Kullandığımız sözcükler hem bizim hem de karşımızdakinin duygularını etkiler.
Karşımızdakini hedef alan bir dil yerine kendi duygu ve düşüncelerimizi net bir şekilde
aktaracağımız bir dil kullanmak sağlıklı iletişimin kilit taşıdır. Örneğin çocuğunuz sizin istemediğiniz bir şey yaptığında “beni kızdırıyorsun” demek sorunu çözmeyeceği gibi çocuğun kendini değersiz hissetmesine neden olur. “… yaptığını görünce korkuyorum çünkü düşüp yaralanabilirsin” gibi çocuğun davranışını, kendi duygunuzu ve davranışın sonucunu içeren bir cümle kullanmak her iki taraf için de yapıcı olacaktır.
Son olarak sözlerimizle davranışlarımızın uyumlu olması ikili mesajları ve kafa karışıklığını azaltacaktır. Örneğin sinirli olduğunuz yüzünüzden okunurken ya da kapıyı çarpıp çıkarken “yok bir şey” demek sorunu çözmekten çok gerginliği tırmandıracatır. Böyle anlarda
duygunuzu kabul etmeniz ve yaşadığınız duyguyu somut ifadelerle aktarmanız, gerekiyorsa iletişime ara vermeniz sağlıklı iletişim kurmanızı sağlayacaktır.
Sağlıklı günler.
Psikolog A. Yıldız HAYTA