Merhumu Nasıl Bilirdiniz?
Tanıdığımız ve çevremizde yaşayan insanlar hakkında düşüncelerimiz ne olursa olsun, musalla taşında hoca sorunca hepimizin cevabı aynı.
Oysa hayatta iken tabiri caizse bir kaşık suda birbirini boğacak bir sürü kişi de tanıyoruz.
Bu bir gelenek, adet olmuş. Dinen de ölünün arkasından kötü konuşmak doğru değildir. Ama konuşulmuyor mu sizce? Bence konuşuluyor. Hatta konuşanlar kendini rahatlatmak için olsa gerek; “ölünün arkasında kötü konuşulmaz ama” diyerek girer cümleye…
Daha önceki yıllarda haberlerde bir iki defa çıkmıştı, Camii hocası “ Hakkınızı helal ediyor musunuz?” diye sorduğunda, bir anda, “helal etmiyorum” diye bağıranlar oldu. Onlar da televizyonlarda haber oldu. Çünkü geleneklerimiz gereği de, vicdanen de olması gereken hakkımızı helal etmektir.
Bu dünyada bilerek ve isteyerek birbirinin hakkını yiyen, örtülü ya da alenen çalan, ihaleye usulsüzlük karıştıran, nüfuzunu, makamını, maddi gücünü kullanarak çıkar elde eden kim varsa biz zaten ne kadar helal etsek de kul hakkı affedilmeyecektir.
Bir de hocanın sorduğu “Merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusu var. Geleneklerimiz gereği hepimiz kim olursa olsun “iyi biliriz” deriz. Oysa sağlığında hakkında hiç iyi düşünmeyenler vardır.
Yani bir tanıdığımız veya yakınımız vefat edince hep iyi anmak ve iyi dileklerle yâd etmek gerekiyor. Bu hem toplumsal hem dinen bir gelenek halini aldığı gibi, bu aynı zamanda kendimizi de sınamaktır.
İnsanların değerini yaşarken bilmek gerekir. Ve elbette yaşarken iyi şeyler yapmak, güzel izler bırakmak, faydalı olmak hepimizin önceliği olmalı. Yoksa musalla taşında arkamızdan “İyi bilirdik”, Helal olsun” denmesi de kurtarmaya bilir.
Herkese sağlık ve mutluluk dolu sağlıklı, uzun bir ömür dilerim. 11 Eylül Seferihisar’ımızın kurtuluşunun 98. Yılını kutluyor, 20 yıl kadar öncelerini bilenler bilir, samimi ve içimize Sinen kurtuluş kutlamalarının yeniden yaşanmasını hasretle bekliyorum.