11 mayıs 2011 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu Toplantısında imzaya açılan ve ilk olarak Türkiye’nin imzaladığı sözleşme 2014 yılından beri yürürlükte ancak Türkiye Cumhuriyetinin İstanbul Sözleşmesi’nin yükümlülüklerini yerine getirmediği aşikar. “Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” İstanbul’da imzalandığı için “İstanbul Sözleşmesi” denmekte. Ancak bugün gelinen nokta hiç de iç açıcı değil. Türkiye İstanbul Sözleşmesinden ayrıldı. Aklı başında, duyarlı kadın ve erkeklerin isyan ettiği ve nedenini sorguladığı noktada. Cevap yok yani anlaşılır bir cevap yok. Biz bunu böyle uygun gördük ve bu konu kapanmıştır meselesi değil. Dünyanın her yerinde karşı duruşlar, isyanlar gündemde.
Kadın cinayet haberlerini duymadığımız, şiddet izlemediğimiz gün yok. Ölmek istemiyorum, beni kurtarın diyen kadınların çaresizliklerini sadece izliyoruz. Pırıl pırıl genç kızların, anne olan kadınların ölmek istemiyorum haykırmalarını duymayanların kararına bende saygı duymuyorum. Bu şiddetler önlenemiyor ise o zaman keskin adımlar atılarak başka çözümler bulunmalı, başka arayışlara gidilmeli. Şiddet uygulayan şahıstan şikayetçi olunmasa bile kamu davası devam etmeli ve o kişi serbest bırakılmamalı. Çünkü herkesin gözü önünde sokak ortasında gayet rahat gerçekleşen şiddete çocuklar dahil şahit olmaktayız ve izlediğimiz şiddetin gözümüzün önünden gitmediği ve olumsuz etkilerinin izini uzun süre taşıdığımız ortada. Yaptırım olmalı ki şiddet uygulayan kişinin şiddeti tekrar denemesi halinde, başına geleceklerinin endişesini taşıyor olması sağlanmalı.
İstanbul Sözleşmesi fiziksel ve psikolojik şiddet, tecavüz, taciz, evliliğe ya da kürtaja zorlama gibi kadına yönelik şiddetin her türünü kapsıyor. Sözleşmeye itiraz edenlerin argümanları, sözleşmede olan eşcinsel birlikteliklerin yasal teminat altına alındığını ve bu durumun toplum yapısını bozduğu iddiası. Ayrıca kadının beyanı neticesinde erkeğin evden uzaklaştırılmasının aile bütünlüğünü bozması da itirazcıları harekete geçirmiş. Ne yazık ki aralarında kadınların da olduğu sözleşme ile ilgili verilen olumsuz demeçlerde İstanbul Sözleşmesinin aile kurumuna savaş açtığı da belirtilmiş ve “nasıl sözleşme usulünü yerine getirerek imzalandıysa, aynı şekilde usulünü yerine getirerek bu sözleşmeden çıkılır” diyenler de var.
81 maddelik sözleşmenin tamamını okudum. Olması gerekenlerin tümü mevcut. Bu maddelerde sözü edilen yaptırımların insani değerlere yönelik olarak zaten uygulanması gerekir ki bu yaptırımların kimleri neden rahatsız ettiği de tarafımızca bilinmekte. Bunu kabul etmiyor ve karşı çıkıyorum. Bugün sözleşmeyi kabul etmeyen ülkelerde protesto direnişleri devam ediyor. “Ben istedim oldu” mantığına dur diyerek hep beraber sesimizi yükseltmeye devam edelim. Devam edelim ki kararlılığımızı anlasınlar.
Sevgiyle kalın.
Esin Esen
Sevgili Esin hocam;kalemine,yüreğine sağlık…👏👏👏
Tebrikler Esin hanım çok hassas bir konuya açıklık getirdiniz,kadınlar,kadınlarımız,analarımız,bacılarımız,çocuklarımız bu kabusa maruz kalmamalı,bu sözleşmeyi yok sayanlar ,kadına saygı duymuyorlarsa,insan olan herkese de saygı duymuyorlar demektir,bizlerde onlara hiç saygı duymuyoruz,duymamamızda gerekiyor zaten.Teşekkürler.
Kalemine ve eline sağlık.
Sağlıklı kal.
Esen hanım harika bir yazı sizi kutlarım. Bu sözleşme için herkesinde bu şekilde duyarlık gösteriş olması
Yüreğinize sağlık Esin Hanım,hepimizin sesi oldunuz.Sevgiler.