İstanbul Erkek Lisesi…
1881-1923 yılları arasında Düyun-ı Umumiye (Osmanlı Devletinin borçlarının denetlendiği bina) olarak kullanılan ve 1933’ de Atatürk’ün talimatıyla İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerine tahsis ettiği görkemli, tarih kokan binanın mermer merdivenlerini çıktığınızda karşınıza iki dev saat çıkar. Saatler 03.30’u göstermektedir. Ancak saatlerin ibresi dönmemektedir. Saatler 03.30 da durmuştur.
1915 yılında Çanakkale de yaşanan ve binlerce şehit verilen zaferde, 18 Mayısı 19 Mayısa bağlayan sabahın 03.30 unda, yaşları tutmadığı halde savaşa gönüllü olarak katılan İstanbul Erkek Lisesinin 51 öğrencisi şehit olmuştur. O sene birçok lise ve üniversite öğrencilerini mezun edememiştir.
O dönem Saint Benoit Fransız Lisesinde geçici olarak eğitim gören İstanbul Erkek Liseli öğrenciler, ağabeylerinin şehit haberini alınca yasa boğulurlar. Hastane olarak da kullanılan ve rengi sarı olan okulun bütün kapı ve pervazlarını siyaha boyarlar. İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbulspor Kulübü SARI SİYAH rengini buradan alır. Bu iki renk o tarihten bugüne dek dayanışma ve beraberliğin simgesi olmuştur.
Her sene okulun hazırlık sınıfı öğrencilerinin tamamı ağabey ve ablalarıyla, öğretmen ve velileriyle, Atatürk’ün adını verdiği Sakarya İzci Oymağı ile birlikte şehit olan ağabeylerini anmak üzere 18 Mayısı 19 Mayısa bağlayan sabahın 03.30 unda şehit oldukları alanda tören düzenlerler. Işıklandırmalar yapılır kürsüde anılar paylaşılır. İstanbul Erkek liseli olan her çocuk, artık birer gençtir. Sakaryalı ağabeyleri gibi , Çanakkale destanını yazanlardan biri olarak. Müthiş bir gururdur o törene katılmak. Tüyleriniz ürperir işte o anda anlarsınız Çanakkale zaferinin nasıl kazanıldığını. Hazırlık sınıfı öğrencileri o törenden sonra gerçek bir İEL’li olurlar. Aslında her şey gönülde başlar, sahiplenmede o andan başlar. İEL gençleri bu duyguyu anlarlar ve gururla taşırlar. Okulun Tarih Öğretmeninin bir törendeki konuşması çok etkileyicidir” . Evet, küçüktü hepsi. Yaşları ve bedenleriyle çocuktu tümü. Elimi öpecek yaştaydılar… Şimdi ben Onların ellerinden öpmeye geldim.”
Çanakkale… Kanla yazılmış bir destan. Elleri öpülesi evlatlar kendi kaderlerine boyun eğmiş, vatanının kaderine boyun eğmemişlerdir.
Evladını kaybetmiş bir annenin, babasına bir daha sarılamayacak çocuğun, sevdiğine kavuşamayacak genç kızların özleminin feryadıdır Çanakkale. Çanakkale’yi anlamak ve anlatmak her Türk’ün görevidir, sorumluluğudur.
Mustafa Kemal Paşa’nın askerler üzerindeki etkisi, doğru savaş taktiği, zekice aynı zamanda cesaretle düşmanın üzerine yürümesini tüm dünya liderleri hayranlıkla, saygıyla ve imrenerek izlemiştir. Atatürk’ün “Çanakkale kahramanlığı” sonradan resmi tarih tarafından uydurulmadı. Atatürk Çanakkale’de destan yazarak daha o zaman adını tüm dünyaya altın harflerle yazdırdı, altın harflerle büyüyerek yüreklerimizde devam ediyor.
Vatan uğruna hayatlarını seve seve feda eden o dönemin çocuklarının, kadınlarının, gençlerinin ellerinden öpecek çok ama çok yürek var.
Sevgi ve saygılarımla…
Değil bir gün, hergün bizlerin ve vatan toprağının selâmeti için gözlerini kırpmadan göğüslerini siper etmiş bu gencecik bedenler için minnetimiz ve onları haketme çabamız bitmemeludir.Ruhları şâd olsun.😢
Çanakkale destanının yazılış öyküsü mükenmel ifade etmişsiniz. iEL öğrencilerinin duygularını hissederek Çanakkale destanini yeniden göz yaşlarıyla yaşadım .Kaleminize sağlik Esin hanim.
Duygu dolu yazınızı çok beğendim. Kutluyorum