Deprem riski yüksek bir coğrafya da yaşamaktayız. En son Yaşadığımız Silivri 5.8 şiddetindeki depremi son bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.
Yaşadığımız bunca acı tecrübeye rağmen deprem, afet ve acil durumlara yeterli seviyede hazır değiliz. Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JİCA) raporunu dikkate almak zorundayız. Öncelikle, kamu kurumları ve özel sektör olarak alınacak tedbirler, toplumsal eğitim, yerleşim yerlerinin seçimi ve inşaat kalitesini gözden geçirmeliyiz.
Kurumlar arası işbirliği yapılmalı, gönüllü kuruluşlar organize edilerek mahalli ekipler oluşturulmalı. Deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrasında neler yapılması gerektiği gibi eğitim ve tatbikatlar olmak üzere, doğal afet ve acil durum, ilkyardım, sivil savunma, yangın, sel, heyelan ve trafik kazalarına müdahale eğitimi ilköğretimden itibaren öğretilmelidir.
Kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verilmeli ve 1999 7.4 ve 7.2 depremlerini görmüş olan binalar yıllara göre yaş durumuna göre yapı stoğu planlaması yapılarak olası bir depremde yıkılma riskini göz önüne alarak kademeli olarak yıkılmalıdır. Bununla birlikte, diğer afet ve acil durum olaylarıda büyük risk oluşturmaktadır. dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekolojik değişimler, küresel ısınma ve mevsimsel iklim değişikliklerin dolayı ülkemizde sel, heyelan, toprak kayması, yıldırım, hortum ve çığ gibi olaylar ile yangın ve su baskını gibi afet ve acil durumlarda artışlar gözlemlenmektedir.
Trafikte sürekli kaza olan kör noktalar tesbit edilmeli ve kalıcı çözüm üretilmelidir. EM-DAT verilerine göre, tüm dünyada doğal afetler ve acil durumlar 1980 öncesine göre üç kat artış göstermektedir. Ülkemiz, tektonik kuşakta yer aldığından deprem kaçınılmaz afet olarak karşımıza çıkmaktadır. Afet ve acil durum riskinin fazlası olması nedeniyle kısa, orta ve uzun vadeli afet planlaması yerel, bölgesel ve ulusal olarak yapılmalıdır. Toplumsal afet bilincini artırmak için yazılı, görsel, radyo ve sosyal medya ile yerel, bölgesel ve ulusal medya da eğitici programlar ve kamu spotu gibi iletişim, video, resim gibi bilgilendirici reklam ve tanıtım programları yapılmalıdır. Afet ve acil durum mevzuatında kamu, özel ve özerk kurumlar ile gönüllü teşekküllerin işbirliği artırılmalıdır.
Yangınlar, can ve mal kaybına sebep olmakta ve özellikle sanayi tesislerinde yaşanan olaylar ülke ekonomisini ciddi olarak olumsuz etkilemektedir. İnşaat teknolojilerinde meydana gelen değişimler ve akıllı şehircilik projelerini uygulama ve entegrasyonu proje onay aşaması ve öncesinde zemin etütleri büyük önem kazanmaktadır. Bölgesel ve mevsimsel olarak risk içeren olaylar ve nedenleri belirlenmeli ve çözümler üretilmelidir. Dere yatakları kesinlikle yerleşime kapatılmalıdır.
Bu konuda ilçe ve il ve büyükşehir belediyeleri, ilçe ve il özel idareleri ve kaymakamlık, üniversiteler ve valiliklere ve ilgili bakanlık ve merkezi kurumlara önemli görevler düşmektedir. BM afet riskleri azaltılması Sendai konferansı 2015-2030 kararlarında ülkemizin de imzası var. Bu kararlarda devlet ve yerel yönetimlerin STK’ları bu konu da destekleyeceği kararı var. Bu konu da STK’lar daha fazla desteklenmelidir. Acil Durum ve afetler ile ilgili kurumlar arasında işbirliği geliştirilmeli. Acil Durum numarası tek numara uygulaması ülke genelinde uygulamaya geçirilmelidir. Afad, itfaiye, umke, hızır acil, emniyet, jandarma, sahil güvenlik, gaz, elektik ve zehir danışma gibi kurumlar ortak santralden yönlendirilmelidir.
Tarih tekerrürden ibaret değildir. Hatalar tekerrürden ibarettir. Bir örnek vermek gerekirse, özellikle her yağmurda karadenizde bir ilçe yada köyde sel veya heyelan yaşanmaktadır. Bunu kader olmaktan çıkarmak için kalıcı çözümleri uygulamaya geçmek mecburiyetindeyiz.
Ülkemizin şartları göz önüne alarak yeni bir ulusal afet planı hazırlanmalı ve afet gelmeden önce uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. Tedbirlerin hayata geçirilmesi için öncelike farkındalık oluşturmak ve kamuoyunu hazırlamak gerekiyor.
Gelecek yazılarımızda afet ve acil durumlar ile ilgili dataylı araştırmalarımız ve önerilerimiz olacaktır.